27 Kasım 2009 Cuma

İNSAN ALGISINDAN BAGIMSIZ YAŞAM
















İNSAN ALGISINDAN BAGIMSIZ YAŞAM


İnsan yeryüzünde kendi yaşamını yaşarken, yaşamın kendine bahşedilen tanrısal bir şey olduğunu düşünür. Çünkü gündelik hayatı ve tarihsel süreci açısından baktığımızda, çevresindeki yaşamsal formlara da oldukça duyarsız davranmıştır. Onların varlığını hem görmüş hem de farkındalık açısından onları kendinden farklı, kendi dışındaki doğa gibi varlığının temelinde kendi hizmetindeki şeyler olarak algılamıştır. Yeryüzünün insan dışında, birçok gelişmiş canlısını kendi beslenme ve varlığı için temel ihtiyaç maddesi gibi algılamıştır.


Yıllar ilerledikçe, insanlık tarihinin uzun zorlu yollarında bir şeylerin farklı olduğunu düşünen insanların gürültü denecek farklı fikir kıvılcımları ile oluşan akımlarda, hayvan severler kitlesi oluşmuştur. Ama bu kitleye bağlı kişiler dahi beslenme biçimlerinde protein ihtiyaçları için hayvansal beslenme modelini terk etmemiştir.


Biyolojinin gelişmişliği, insanlarda varlıklarının derinliğindeki öz için yeni açıklamalar getirme ihtiyaçlarına modern din ihtiyacı ile doldurma girişimleri ortadadır. Modern din bilim insanların gerekli bilgi ve davranış geliştirme biçimlerine çok şey söylemiştir. Ama bilim bile kendi kısır yolunda insanın elinde kendi açmazını yaşar hale geldi.


Bilim insanın kendi dışındaki dünyayı algılamasındaki yatsıma biçimini, şeyleştirme biçimini biraz daha derinleştirerek, insanları kendilerini ve çevrelerini algılamada daha derin bir algı sunmuştur ve sunmaya da devam edecektir. Bütün bunların içinde insanın temel sorularının yanıtı giderek zorlaşan bir karmaşa içine girmektedir. Ortada dolaşan muazzam bilgi birikimi ile boğulan insan en temel varlık problemlerinde bile sentezleme sorunları ile karşı karşıya gelmektedir. Bilgi bugünkü gelişimi ile insanların algısında giderek şöyle bir algı oluşturmaktadır; sanki her şey bir şekilde doğrulaşıyor ve yanlışlaşıyor. Mutlak doğru bilgi dediğimiz şey insanın algıladığı ve inandığı bir gerçeklik olmaya doğru gidiyor. Bu da dinselleşme gibi bir yol açıyor. Dolayısı ile insanlar bugünün bilimini kendi algı algılayışıları ile kendi inanışlarına dönüştürüyorlar. Ülkeler, uluslar bilim içinde yarışırken kendi içinde uzmanlık derecesinde ilerlemeler de bu yüzyılda ortaya çıkmaktadır.


İnsan bu karmaşa içinde kendi varlığının niceliğini, nedenselliğini asla anlamadan, kendi hikayesine inanmaya devam etmektedir. Oysa algısındaki bakış açılarını derinleştirme yolları da var. Ama bu yollar sanırım insanların kendi koyduğu kurallar içinde boğulurken başka boyutlardaki algılamalara girebilmesi imkansız olduğundan olsa gerek, yakın bir tarihte de algılanmayacak.