23 Aralık 2009 Çarşamba

TEMEL YAŞAM SORGULAMASI



         Yaşamın niteliğinin sorgulanmasında bugünün bilimi en temel yapı taşları olarak bakılan, aminoasit bileşimlere kadar inceleme içindedir. Bu en temelin de temelini sorgulayan fizik bugün kuarklara kadar maddeyi sorgulamaya devam ediyor.

         Kuarklar dünyasının altındaki mikro evrene bir açıklama veren, sicim teorileri gibi araştırmalara bakarsak, neredeyse bir hiçlik sınırında, bir boşluk sınırındayız. Bilimin en derinde ulaştığı hiçlik sınırından bugün için çok kabul görmüş maddenin yapı taşı atom a kadar gelişte pek sorun yok gibi. Fakat tek bir atomun kendi varlığı ile sergilediği özelliklere baktığımızda her şeyi açıklamaya yeterli bir şey bulamıyoruz. Biraz ilerleterek molekül formuna bakarsak burada madde atomik özelliklerinden oldukça farklı özellikler gösterir hale gelimektedir. Örneğin, hidrojen ve oksijenin kendi moleküler yapısı ile tek bir atomik durumları arasında kimyasal ve fiziksel özellikleri bakımdan farklılıklar göstermektedir. Diğer yandan hidrojen ve oksijenin birlikte oluşturdukları moleküler bir yapıda daha farklı özellikler ortaya çıkmaktadır.
....................
.......................



YAŞAM VE BESLENME SÜREÇLERİ




Yaşamı inceledikçe onun beslenme, büyüme, gelişme ve ölüm süreçlerini geçirdiğini biliyoruz. Fakat beslenme en temel anlamda yaşamın olmazsa olmazı bir durum. Yeryüzünde canlı formlarını bitkiler, hayvanlar, bakteri ve virüsler olarak sıralayabiliriz. Bunun dışında canlı form bilinmemektedir. En azından şimdilik.

Bitki yaşamını her daim çok onurlu bulurum. Onlar bir mekanda öylesine tüm ihtiyaçlarını topraktan, su ve güneşten alırlar. Bu açıdan bakınca onlar tanrısal yaratıklar gibi. Virüsler bir organik bileşikten biraz ileri gelişmiş canlılar olup, kendilerini üretirken genellikle bir canlı organizmayı konukçu olarak kullanarak yapar. Bakteriler ise genel olarak daha genel bir yelpazeye dağılmakla birlikte bir çok beslenme biçimi sergiler. Hayvanlar ise en acınası yaratıklar gibi gelir hep bana nedense.. Bugün kü beslenme imkanı ve şekli olmasa hayvanlar yer yüzünde yok olup giderlerdi.

Hayvanları yaratan tanrı, bitkileri yaratmış olamazdı diye sık sık düşünmüşümdür. Hayvanlar neden kendi beslenme biçimini doğadan direk kimyasal süreçlerle elde edemezler? Bu benim en temel sorum her daim beynimde durur.

En gelişmiş insan böyle bir süreci başarabilir mi?
...................................
...............................

ALGI SÜREÇLERİNDEKİ GELİŞİM



İnsan algısındaki gelişim, biraz zaman sorunu olarak karşımıza çıkar. Yetişkin biri ile ergen bir kişi arasında hayatın bütün boyutlarında algılama farkları vardır. Şu bir gerçektir ki, her iki algı da farklıdır. Ergen algısı, yetişkin algısına göre sığ olduğu bir gerçektir. Bu bakımdan bakıldığında algının biyolojik bir gelişim süreçi olduğunu anlarız.



Algının biyolojik süreçi bize başka bir şey söyler. Algısal olgunlaşma yaşandığını görürüz. Bu bakımdan algı yaşam içinde yaşantının süreci içinde kendini geliştirdiğini, ergen dönemlerde algı eksiğini yaşanan gerçeklikle geliştirdiğini görürüz.



Algılanmayan bir gerçek bir şekilde algılatılabilir mi? Saki hayır. Algının deneyimsel boyutu buna engel. Algılama oluşmasında zamanın ve eylem boyutunun insanın iç dünyasına yaptığı kayıtlar ve bu kayıtlara yapılan eklerle yenibir algı süreçi başlar. Böyle olmasaydı herkese algının bütün boyutu verilebilirdi ve kavramanın en derinden sağlanması yapılabilirdi. Ergen aglısındaki kavrama eksikliği yetişkindeki kavranmış boyutların iki kuşak arasında aktarımının oluşamaması bize algının yaşamsal deneyime bağlılığının en büyük kanıtıdır.



İnsan algılama biçimlerinde daima yaşamın kendisinin insan algısına vurduğu damga önemlidir. Diğer bir ifadeyle yaşanan her deneyim olgular üzerindeki algısal kavrayışımızı artırır. Bilgelik yolunda da insan benzer süreçleri çok hızlı yaşayan bir etkilenim yaşar. Fakat bu etkilenim, başkasının deniyimini aktarım ile olmayıp, var olan kapasitelerine bağlı bir değişimler silsilesindeki etkilerle kazanılan kavrama sonuçunda kazanılan kavrama derinliğidir.



Algının insan yaşamındaki aktivitelerin yüksekliği, titreşimselliği ile ilgili başka bir yönüde var.
.............................
..................................